11 Haziran 2012 Pazartesi

“Bahçe kapısının önlerinde halı yıkamak yasaklandı!”
“Artık insanlar evlerinin önünde kına gecesi  yapamayacaklar!”

Bu kuralları duyalı ve iç geçirip “keşke” diyeli bir hayli oluyor aslında. Artık sokaklarda şenlikler yapılmıyor, halılar yıkanmıyor, yaz günlerinde oturup çekirdek çitlenmiyor. 

İnsanlar “komşuluk” kavramını unutalı, birbirine dost değil düşman olalı bir hayli oluyor. Kin, öfke, dedikodu; hayatımızda yerini çok uzun seneler önce yerini göstermeye başladı.

Yedi yaşlarında mıyım o zamanlar, yoksa sekiz mi?

Yeryüzü ve üzerindeki insanlar güneşin sıcağından kavruluyor. Maddi durumu iyi olanlar alıp başını tatil beldelerine gidiyor. Yazın keyfini çıkarıyor. Lakin geriye kalanlar yazın bu en sıcak döneminde yine evinde yapması gereken işler ile kan ter içinde boğuşuyor.

Ben henüz küçüğüm ve biz, geriye kalanlardanız.

Mahallede hiç arkadaşım yok. Sokağa sabah erkenden çıkıp, akşam ezanı olmadan döndüğüm zamanlarım yok. Keyifli oyunlarım yok. Ailem var sadece. Benimle karton bebeklerime kıyafet kesip giydiren birkaç ablam (hayır kuzenim) ve ailem var.

Bizim sokak, bizim yarımıza ait. Altı kardeşim üçü, bu sokakta yan yana.

O gün. Sıcaktan kavrulduğumuz günlerden biri. Bize iş var.

Dedim ya sokakta oynayacak arkadaşım yok. Kuzenlerim de yalnızca benimle ilgilenemiyor. Onlar büyük. Ben ailemle iş yapmak zorunda kalan tek kızım. Kardeşim çok ufak.

O gün. Sabahın erken saatinde kahvaltılar yapılmış. İş vakti gelmiş.

Annem ve yengemler tutmuşlar halıların iki ucundan. Önce bizim evdekiler, sonra babaannemin evindekiler ve diğer iki yengemin evindeki halılar tek tek taşınıyor aşağı. Gören olsa sormaya kalkmadan taşınıyor diyecek sanki. Öyle tahmin ediyorum.

Oturmuşum ben evimizin karşısındaki kaldırım taşlarına. Bekliyorum.

Halıların hepsi iniyor bir yarım saat kadar sonra. Bize iş var.

Seriyoruz halıları. Önce bizim evdeki halılar seriliyor. Tam evin önüne.

Benim boyuma göre bir hayli uzun sopası olan fırçalar alınıyor ellere. Bana veriliyor bir sabun. O zamanlar tek bildiğim Hacışakir. Var mıydı başka sabun? Ben bilmem.

Hava sıcak, giymişim kirlenmesine izin verilen bir şortumu.

Dizlerimin üzerine çöküp, annemin hortumdan gelen suyla ıslattığı kısımlarını sabunluyorum halının. Dizlerim halıya sürtünmekten tahriş oluyor da, hiç sesimi çıkartmıyorum. Kendimi kaptırmış bana verilen görevi biraz da kıkır kıkır gülerek yerine getiriyorum.

Yeri geliyor annemle görevleri değiştiriyoruz. Fırçaların sopaları uzun olduğundan onlara bulaşamıyorum. Sadece ıslatmaya izin var. Ben tutuyorum hortumun ucundan. Sadece halıyı değil ama, her yeri ve herkesi sırılsıklam yapıyorum. Hava sıcak, kızmak yok.

Sabunlu sular yolun iki kenarından yokuş aşağı doğru akıp gidiyor. Mahallenin insanlar halılara basmadan yolun kenarından geçip gidiyor “kolay gelsin” dileyerek. Kimi duruyor, bir işin ucundan da ben tutayım diye ısrar edip duruyor. Yardımsever komşular.

İnsanlar geçiyor da, arabalar geçemiyor tabi yoldan. Halılar kaplamış her yeri.

Kimi sesini çıkarmadan başka yoldan gidiyor. Yine dillerinde bir “kolay gelsin.”

Kimi ise bağırıp çağırıp duruyor. Yolda halı mı yıkanır, geç kalıyorum, sizi şikayet edeceğim diyip duruyor. Aldıran olmuyor bizimkilerden. O zamanlar kural olmadığından mı, kurallar harfiyen uygulanmadığından mı bilmem. Yalnızca sorun olmadığını kavrıyorum.

Akşama kadar halılar yıkanıyor. Bütün halılar yıkandıkça kuruması için seriliyor yine. Ya sokakta bırakıyor yol üzerinde kuruyor ya da halatların üzerinde asılıp bekleniyor.

“Sokağın kiri halıya gelir, temizlenmesi fark etmez” denilmiyor o zamanlar.

Bazı insanlar diyor tabi. Gönderiyor halı yıkamaya halılarını. Ya da evleri büyükse içeride yıkayıveriyor. Ama bizim maddi durumumuz o zamanlar iyi değil. Biz geri kalanlardanız.

Yedi yaşlarında mıyım o zamanlar, yoksa sekiz mi?

Çok güzel günler geçiriyorum her zaman. En büyük derdim ablamın benimle kağıttan bebek oynamaması oluyor. En güzel zamanlarım ise halı yıkama günleri. Yazın sıcağı gelsin de,  dizlerim tahriş olana kadar yıkayalım istiyorum hep. Böyle gün sayıyorum.

Küçüğüm o zamanlar. Böyle kurallar yok ve ben mutluyum.

Yazın sıcağı geliyor yine ertesi sene, sabunu halıya tüm canımla sürtüyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder